Pages

Blogger tarafından desteklenmektedir.

24 Haziran 2014 Salı

Sahte Deliller Öne Sürmeleri

Londra Ulusal Galerisi'nin resimli, tam bir kataloğunu alın. Bunu küçük parçalara bölüp, sonra Trafalgar Meydanı'ndaki galerinin merdivenlerinden rüzgara bırakın. Birkaç hafta bekleyin ve sonra meydanı dolanıp hayatta kalan kağıt parçalarını toplayın. Sonra da bulduğunuz parçalardan resim sanatı tarihinin rekonstrüksiyonunu yapmaya çalışın. Eğer akımlar, stiller, tarzlar, ressam isimleri ve diğer tüm bilgilerden oluşan tutarlı bir hikaye üretmeyi başarabilirseniz, o zaman büyük olasılıkla siz bir paleontologsunuz.64Nature dergisinin editörü evrimci Henry Gee

(Solda üstte) Piltdown adamı, insan kafatasına orangutan çenesinin eklendiği büyük bir sahtekarlık örneğidir. (Yanda) Nebraska adamı ise, sonradan bir domuza ait olduğu anlaşılan tek bir azı dişinden yola çıkılarak oluşturulmuş bir rekonstrüksiyondur. Bu evrim sahtekarlıkları, evrim yalanının gözler önüne serilmesi bakımından son derece önemli delillerdir.
Evrim teorisi, bilimsel olarak herhangi bir dayanak bulamadığından, herhangi bir delille desteklenmediğinden, Darwinistler çözümü sahte deliller kullanmakta bulmuştur. Darwinizm tarihinde, geçersizliği kesin olarak anlaşılmış oldukça fazla sayıda sahte delil vardır. Bunlardan en ünlüleri, insan kafatasına orangutan çene kemiğinin eklenmesiyle oluşturulan ve yıllarca insanlara bir ara geçiş örneği olarak sunulan Piltdown adamı sahtekarlığı, tek bir domuz dişinden yola çıkılarak çizilen Nebraska adamının kafatası ve rekonstrüksiyon çizimleri, kafese konup ara geçiş formu olarak sergilenen Ota Benga isimli Afrikalı yerli, iskeletine tüy eklenmiş dinozor fosilleridir. Tarihin en önemli bilim sahtekarlıklarına imza atan evrimciler, bu sahte delilleri ve hayal ürünü hikayeleri, insanları, evrim masalına inandırabilmek için kullanırlar. Sahte deliller üretmekten çekinmemeleri, büyük bir yalanı tartışmasız bir gerçek gibi sunmaları, Darwinizm'in nasıl bir zihniyete sahip olduğunu göstermesi açısından da önemlidir. Bu sahtekarlıkların ortaya koyduğu bir diğer gerçek ise, evrimcilerin, teorinin ilk ortaya atıldığı günden beri aslında büyük bir çaresizlik içinde olduklarıdır. Bu çaresizlik, onları yalanlara ve sahtekarlıklara sürüklemiştir.
Sahte deliller üretmekte ve bunları kamuoyuna sunmakta sakınca görmeyen Darwinistler, halkın bilime olan güvenini istismar etmeyi de olağan karşılarlar. Yayınladıkları yazılarda, makalelerde, kitaplarda, düzenledikleri sergilerde sürekli halkın güvenini suistimal ederler. Kamuoyunda yaygın olan bilime ve bilim adamının tarafsız ve ön yargısız olacağına dair kanaati, evrim aldatmacasını devam ettirebilmek için kullanırlar. Bunu yaparken de, toplumun büyük bir kesiminin bilim adına öne sürülen konuları inceleme, araştırma ve sorgulama imkanının olmamasından faydalanırlar. Evrimi destekleyen bir tane bile fosil olmadığını, 21. yüzyıl teknolojisine sahip laboratuvar koşullarında dahi hücrenin oluşturulamadığını, canlılığın cansızlıktan meydana gelemeyeceğini, kendileri düşünmedikleri gibi insanların da düşünmesini istemezler. İnsanların bu gerçekleri düşünmesini engellemek için de sürekli varsayımlara dayalı hikayeler ortaya atar, bu kurgularını sahte delillerle süsler ve hiç olmayan birşeyi varmış gibi telkin ederler.
Bir başka yöntem ise, evrimci yayınlarda doğru ve gerçek bilgilerin evrimci yalanlarla birlikte sunulmasıdır. Okuyucular, biyolojik ve tıbbi konulardaki mantıklı ve geçerli açıklamaları okurken, bir anda kendilerini bu yapının tesadüflerle nasıl oluştuğuna dair uydurma bir bilgiyi de okurken bulurlar. Örneğin, genetik hakkında bir bilgi verilirken, aktarılan teknik bilgiler mantıklı ve doğru olmasına karşın, tüm bunların evrimle oluştuğu açıklaması doğru değildir. Verilen teknik bilgilerle ilgili kanıtlar ve gözlemler varken, bu sistemin ve yapının evrimle oluştuğuna dair hiçbir delil yoktur. Ancak okuyucu, bu iki bilgiyi birlikte, iç içe okuyarak bir kanaat edinmiş olur. Evrimin, genetik bilimi kadar kanıtlanmış ve doğru bir teori olduğunu zanneder. Oysa gerçekler bu şekilde değildir. Aslında evrimi yalanlayan bilgiler ve bulgular, Darwinistler tarafından evrimi destekler gibi gösterilmektedir. Bu, psikolojik bir kandırmacadır.
21. yüzyıl, Darwinistlerin bu psikolojik mücadeleyi kaybettikleri, tüm kandırmacaların son bulacağı bir dönem olacaktır. Darwinizm'in bilim üzerindeki oyunları etkisini yitirmeye başlamıştır. Özellikle son 20-30 yıldır tüm dünyada büyük bir değişim yaşanmaktadır ve bu değişim bilim dünyasında da etkisini göstermektedir.
Başta Amerika'da olmak üzere birçok ülkede bilim adamları, Yaratılış'ın bilimin gösterdiği tek gerçek olduğunu kabul etmeye başlamışlardır. Darwinist büyü bozulmakta ve materyalizm, bugüne kadar en çok kullandığı silah olan bilim tarafından yok edilmektedir. Stephen Barr'ın da söylediği gibi, bilimin insanlara gösterdiği sonuç, Allah'ın varlığıdır ve bu gerçek gün geçtikçe çok sayıda insan tarafından fark edilmektedir:
Bilim bizi bir maceraya çıkardı. Silahlarla değil, ancak teleskoplarla, parçacık hızlandırıcılarla, matematiğin sembol ve işaretleriyle bizi hiç bilmediğimiz kıyılara, yabancı ve fantastik yerlere ulaştırdı. Ancak ufuğa baktığımızda, yolculuğumuzun sonunda, aslında en başından beri bildiğimiz ve tanıdığımız bir yere ulaştığımızı görüyoruz. Doğruyu arayışımız bizi her zaman, en sonunda Allah'a ulaştırmaktadır.65 Parçacık fizikçi Stephen M. Barr
"Yeni fosil bulguları, önceden var olan hikayeye uydurulur. Sanki atalar-nesiller zinciri, bizim gerçekten düşünmemiz gereken bir amaçmış gibi biz bu yeni bulgulara 'kayıp halkalar' deriz. Aslında gerçek farklıdır; bunlar insan ön yargılarıyla uyumlu olmaları için şekillendirilen, gerçeğin ardından oluşturulan, tamamen insan icadı olan şeylerdir."66 Nature dergisinin editörü evrimci Henry Gee
… Şu anda bize üstünlük sağlayan konumumuzdan bakarak, fosilleri kendimizde gördüklerimizin yavaş yavaş kazanıldığını yansıtan bir şekilde ayarlarız. Doğruyu aramayız, kendi ön yargılarımıza uyması için, onu gerçeğin ardından yaratırız.67 Nature dergisinin editörü evrimci Henry Gee
Bu kitapta birçok hayvan bulunmasına rağmen canlıları tümüyle gösteren fotoğraflar bulunmuyor; büyük ölçüde eksik haldeki iskeletlerin çizimleri var ve fosiller dışında herhangi bir örnek yok. Dolayısıyla ben de dinozorları çizenler gibi yaptım; daha doğrusu iskeletten yola çıkarak hayvanın dış görünüşünün rekonstrüksiyonunu hazırlayarak derisini, pullarını, tüylerini ve renklerini canlandırdım. William Reed, 2000 yılında yazdığı, 'Dinozorlar gerçekte neye benziyorlardı... bunu hiç öğrenebilecek miyiz?' başlıklı makalesinde, 'Dinozor iskeletleri çok nadir olarak bozulmamış halde bulunur, bu nedenle dağınık haldeki kemiklerin nasıl birleştiğini ortaya çıkarmak her zaman kolay değildir. Sonra bu kemiklerin üzerine doku ve deri kitlelerini yerleştirmek ise belirsizliklerle dolu can sıkıcı bir süreçtir.68 Evrimci deniz biyoloğu Richard Ellis

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder